İzleyiciler

26 Kasım 2009 Perşembe

Görüyorum

Gecenin körü. En fazla birkaç sineğin ortaklaşa kurguladığı vızıltılar haricinde, sessizliğin son derece meşhum gürültüsüyle kutsanmış bir gecenin körü...

Görüyorum. Ufak odamın buğulu penceresinden, karanlık bir sokağı aydınlatma uğraşı veren bir sokak lambasına bakıyor olsam da seni görüyorum...

Kararmışsın. Uçsuz bucaksız bir yokuşu tırmanmaktasın. Ellerin ceplerinde ama tedirginsin. İyi duyguların soykırıma uğramışken neden hala bu kadar iyimsersin. Karşıdan bir kadın geliyor. Dalgın... Bir salyangoza basmak üzere olduğunu farkettiğinde tökezliyor ve dosdoğru kucağına düşüyor.

Onunla evleneceksin...

Başım dönüyor. En verimli ağrı kesicilerimden birine gidiyor elim.

Görüyorum...

Uçsuz bucaksız bir kaldırımı tırmanmaya çalışan bir karaltısın. Düşünüyorsun. İyimsersin ama tedirginsiz. Bu halinden nefret ediyorum. Yokuş aşağı bir kadın geliyor. Uykulu mu? -evet-... Bir karga aniden dalışa geçiyor. İki metre önünde ki bir salyangozu kaptığı gibi havalanıyor. İrkiliyorsun. Durup kaşlarını çatarak bakıyorsun havalanmakta olan kargaya. Ekolojinin vahşi dengesine gülümser ve başını önüne eğerken, tam yanından bir kadın geçiyor. Senin bu halini sevimli bulmuş besbelli, gülümsüyor gözlerinin içine. "Ne garip değil mi?" diyorsun gülerekten hala. Kadın da gülümsüyor, cebinden düşmekte olan telefonunu gösterip seni uyarıyor. Teşekkür ediyorsun. Bir şeyler daha diyor, sen bir şeyler daha diyorsun. Kadın tamamen uyanmış gibi!

Onunla evleneceksin...

Nefes alışım hızlandı. Midemde bir bulantı başladı. Ekşi bir tat ağzımı yakıyor.

Görüyorum...

Tırmanmakta olduğun yokuşun sonsuzluğa gidiyormuş gibi görünen tepesinde bir kadın beliriyor. Sen bambaşka bir alemde gibisin. Onu görmüyorsun. Bir adam hızla yokuştan aşağı iniyor. Elinde bir kağıt. Kadının yanında durup aceleyle birşeyler soruyor. Kadın biraz düşünüyor. Onları görmüyorsun bile. Kadın adama birşeyler anlatmaya çalışırken düşünceli bir halde yürüyorsun. Bir salyangozu çiğnediğini farkedemeyecek kadar düşünceli... Tam ikilinin yanından geçerken adam sana dönüyor. Hızla bir adres soruyor, belli ki acelesi var. Emin değilsin. Kadın kendi bildiği haliyle adresi anlatıp senin fikrini soruyor. Cevap veriyorsun. Adam da birşeyler soruyor. Sen birşeyler diyorsun. Kadın gülüyor. Sen başını sallıyorsun. Adam teşekkür edip yanınızdan ayrılıyor. Kadın ise birşeyler daha söylüyor nedense. Sen kısa bir cevap veriyorsun. Kadın veda edip ayrılıyor. Fakat tam önüne dönmüşken başı dönüyor, bütün gece uyumamış zavallı. Tökezliyor. Sen destek oluyorsun. Gülüşüyorsunuz. Kadın sana dokunuyor -bunu yapmak için hiçbir sebep yokken sana dokunuyor.- Gülüşü hoşuna gidiyor. Ona bir kahve ısmarlamayı teklif ediyorsun. Uykusunu dağıtabilmek için.

Onunla evleneceksin...

Neden yerde yatmakta olduğumu anlayamıyorum. Görmeyen gözlerle toparlanmaya, ayağa kalkmaya çalışıyorum. Başım dönüyor. Nefes almam lazım. Telefona doğru sürünüyorum. Göremesemde nerede olduğunu biliyorum. Numaraları çeviren parmaklarımı hissetmiyorum. Senin sesin geliyor ahizenin içinden. Nerede olduğunu soruyorum

"Ne istiyorsun?" diyorsun. Sesin yorgun sanki.
"Nerede olduğunu bilmek istiyorum"
"Bir cafedeyim. Sen iyi misin? Sesin-"
"Az önce tanıdığın bir kadınla kahve içiyorsun."
"..."
"Sanıyorum seni bir daha aramamam gerek. Hoşçakal."

Kapatıyorum. Son hatırladığım şey bedenimi sarsan bir hıçkırık. Bundan nefret ediyorum. Yeniden uyanmamak mümkün olsa keşke.

Ama görüyorum... Uyanacağım!

Hiç yorum yok: