İzleyiciler

4 Eylül 2010 Cumartesi

Devamı Asla...

Bir parça ibadettir aslında her yetişen sevgi...

Şu kerametsiz, kısır zamanlarda sık sık kendime tekrarlar olmuştum bu sözü. Bir parça ibadettir, her bir parça ibadettir aslında, öyle demiş Mazolyac, öyle mi gerçekten de? Sevgi ibadet midir? Yarınsızlığa duyulan sevgi bile? Yarınsızlığa duyulan öfke neyin nesidir o halde?

Kordon boyunca yürürken hep bunları düşünürdüm. Güzelim kordon boyunun rengarenk hiçsizliği nasıl da dolardı içime içime. O züppe hayatlar, pörsümüş zihniyetlerin faşizan panik ataklarına kurban gitmiş devrimci kimliğime üzüle üzüle yürürken öyle... Bir varmış, bir yokmuş... Bu ülkede her şey masal, azizim! Bir varlık ve bir yokluk... Bana bu ülke, vatanın şu canım toprakları, şu 'ah ulan ah' yurttaşlarım tek bir şey öğretti. Bir tek şey öğrendim baba ocağımdan ve ana kucağımdan. Komşunun güzel göğüslü kızından, kahvehane ahalisindeki aylak dostlardan tek bir şey: siyah ile beyazdan öylesine nefret etmeyi öğrendim tek!

Hem siyahından, hem beyazından. İkisinin dayanılmaz göreceliliğinden. Yarattıkları ahmakça kavram kargaşalarından nefret etmeyi öğrendim bir tek. Ama şimdi böyle söyleyince, şimdi dönüp de bir bakınca maziye, şu 'cennet vatan'dan öğrene öğrene bir nefret hissiyatı öğrenmenin acısı koyuyor, en çok o koyuyor be! En çok o yakıyor canımı, dostun sıktığı kurşundan arta kalan taze lekeden dahi çok ve polis coplarının, jandarma süngülerinin, o baba tokadı gibi inen darbelerinden bile çok, en çok yakıyor canımı! Sorsam ki neden diye içime, bir cevap gelirse diye korkuyorum! Bana haykırırsa, ceza yargıçlarının haykırdığı gibi öyle, vatan hainisin sen, diye haykırırsa yüzüme... Ve ben nasıl cevap veririm ona? Nasıl anlatırım yetişen sevgilerimin değerini ve nasıl, her yetişen sevginin bir ibadet olduğunu aslında?

Keşke diyorum bazen, keşke idam etselerdi beni. Vicdanımın şu hürlüğüyle baş başa bırakmaktansa boynuma geçirselerdi ilmiği. Kurşuna dizselerdi, ne bileyim! Ki; vicdanın mermisiyle vurulmaktansa her gün...

Özgürlük, vatanın dört tarafı parmaklıklı mahpusunda derbeder yatan özgürlük, Allah korkusu taşımayanların sakalları arasında boğulmuş olan özgürlük, 'Aklı hür, Vicdanı hür' nesillerin ta vicdanlarına namlusunu dayayan özgürlük şimdilerde, seçim sandıklarında gömülen, ağlayan şehit analarının gözlerinden dökülen özgürlük...

Lanet olsun!

Devamı asla...

Hiç yorum yok: